skip to main |
skip to sidebar
Son dönemde "Pan'ın Labirenti" ("Pan's Labyrinth") ve "Küçük Gün Işığım" ("Little Miss Sunshine") gibi filmlerle 'çocuk' karakterler aracılığıyla ne kadar etkili hikâyeler anlatılabileceğine bir kez daha tanık olduk. Şimdi de Fransız yapımı bir filmle, "Benim Adım Elizabeth"le bir kez daha çocukların dünyasının kapısını aralıyoruz. Jean-Pierre Améris imzalı film, İkinci Dünya Savaşı'nın boğucu atmosferinin etkisi hâlâ sürerken, kendi küçük dünyasını kuran Betty'nin ailesiyle ve akıl hastanesinden kaçıp evlerine gizlenen Yvon'la olan ilişkisine odaklanıyor. Geçtiğimiz yıl ilk kez düzenlenen Roma Film Festivali'nde izleyicilerin karşısına çıkan "Benim Adım Elizabeth", sonrasında Berlin Film Festivali'nde de gösterilmişti. Aşağıda, filmin festivaldeki gösteriminden sonra yönetmen Jean-Pierre Améris'le yapılmış bir söyleşiyi okuyabilirsiniz:
Bu filmi çekme fikri nasıl doğdu?
Karanlık korkusu, yalnız kalma korkusu, ayrılık korkusu, şu bu korkusu demeden, genel olarak çocukların korkuları hakkında bir film yapmak istedim. Filmin hikâyesine, uzun zaman önce bayılarak okuduğum bir kitapta rastladım. Sanıldığının aksine, asla bir sabah uyanıp aradığınız hikâyeyi bulup filminizi çekmeye başlamazsınız, hikâyenin olgunlaşması için hep uzun süre gerekir.
0 yorum:
Yorum Gönder